Her şeye rağmen sessizlik, Juan Tallón
SabahEvimin yanındaki pastanede çalışmaya gidiyorum.. Buna Meraki denir. Bazen bunu tam da daha fazla insanın kahvaltı yapıp ekmeği almaya geldiği zamanlarda yapıyorum. Bütün bu bedenlerin hareket ettiklerinde ve dokunulduklarında nesnelerden çıkan sesler ve sesler. Okumaya veya yazmaya konsantre olmama yardımcı oluyorlar. Birbirine çarpıp seken bu sesler toplamı benim için aynı zamanda sessizliktir, çünkü beni izole ediyor ve onun varlığından başka her şeyi düşünmeye itiyor. Mekan boş olunca her şey daha da kötüleşiyor ve sesler karışımdan çıkıyor, yalnız kalıyor ve sonunda kayboluyor. İşte o zaman eve geliyorumfilm izlerken uykuya dalan ve film bittiğinde, jenerikler akıp ses soluklaşıp kaybolduğunda uyanan insanlar gibi.
Demek istediğim, bununla, şunu her birinin kendine özgü ve favori bir sessizlik fikri varve buna dayanarak onu bazen gürültüye, bazen de neredeyse her zaman yokluğuna atıfta bulunan tuhaf koşullar altında bulur. Söndüğünde sessizlik sonsuz maskelere bürünür. Birkaç ay önce kızım eve girdiğinde sessizliğin nasıl perişan hale geldiğini hatırlıyorum. ve Fransız öpücüğü alıştırması yapıp yapamayacağımızı sor. Gözlerimi zar zor açabildim, öyle ki neredeyse yere düşeceklerdi ve birkaç saniye boyunca sessiz kalmayı başardım. Kızın mutfağa dalıp “Kendim olmak ne anlama geliyor” veya “Bir ülkeyi ilerlemek için nereye itmemiz gerekiyor?” diye sorduğu günlerde Mafalda’nın ebeveynlerinin başına da bu gelmişti.
Alakalı haberler
‘Zor Işık’ta, yazan: Tomas GonzálezAilesiyle birlikte New York’ta yaşayan sanatçı anlatıcı David’in, etrafındaki insanların konuşmasına, bağırmasına, herhangi bir gürültü yapmasına rağmen ayakta kalan “sinsi, yer altı sessizliğinden” söz ettiği bir an vardır. Hiçbir şey onu yıpratmaz. Sessizlik, ortadan kaybolması mümkün olmayan mütevazı bir sakin gibi, her zaman yerinde kalır.. Her türlü yere konuşlandırılır. David’in durumunda, o bunu İkiz Kuleler 2001’de çöktüğünde bile fark etmişti. Kendisi, eşi ve çocukları, 11 Eylül’de kulelerin çöküp evlerinin terasından kaybolduğunu gördüler. Toza, dumana ve yanık kokusuna dönüştüğü anda, bahsettiği o sessizlik “metro vagonlarının viraj alırken çıkardığı gıcırtılara, restoranlardaki insanların, yoğun trafikteki seslerin içine” yayıldı. Kanal Sokağı’nın gürültüsünde, köprülerdeki trenlerin ve arabaların gürültüsünde ve hatta sirenlerin kendisinde.
Sessizlik belki de sadece kendisinin açmayı bildiği yollardan en gizli yerlere ulaşır. Ne zaman Ludwig ve Paul Wittgenstein Viyana’daki aile malikanesinde yaşıyorlardı. Paul bir gün piyano egzersizlerine ara vererek Ludwig’in sessizce yazdığı komşu odaya bakan duvarı çaldı. “Senin şüphelerin kapının altına girerken benden piyano çalmamı nasıl beklersin!” diye bağırdı.